Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen, herkesi, her bireyi, bütün kurum ve kuruluşları, devleti yönetenleri, siyasi partileri, sendikaları, dernekleri, tüm sivil toplum örgütlerini hem yurtta ve hem de dünyada barışa, barışçıl söylem ve eylemlerde bulunmaya
Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen, herkesi, her bireyi, bütün kurum ve kuruluşları, devleti yönetenleri, siyasi partileri, sendikaları, dernekleri, tüm sivil toplum örgütlerini hem yurtta ve hem de dünyada barışa, barışçıl söylem ve eylemlerde bulunmaya davet etti.
6 ilde sokağa çıkma yasağının ilan edildiği, çok sayıda ölüm ve sayısı belirsiz yaralanma olaylarının yaşandığı, Suriye sınırındaki savaşın sınırımıza doğrudan dayandığı günlerin yaşandığını bildiren Antmen, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Basında, kamuoyunda, çeşitli kurum ve kuruluşlar nezdinde bütün bu olaylar çeşitli yönlerden tartışılmaktaysa da, biz hukukçular, yaşananlar karşısında bir kez daha Anayasamız ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınmış temel hak ve hürriyetlere vurgu yapma gereğini duyuyoruz.
Bir kez daha yaşam hakkının, barışçıl toplantı ve gösteri hakkının, ifade hürriyetinin, din ve vicdan hürriyetinin önemine vurgu yapma gereği duyuyoruz. Bir kez daha ayrımcılık yasağına ve nefret suçlarına vurgu yapma gereği duyuyoruz. Bir kez daha evrensel hukuk normlarını hatırlatıyoruz.
Gelinen süreçte herkes, her birey, bütün kurum ve kuruluşlar etnik kimlikler üzerinden nefret körüklemenin, bir başkasının değerlerine saldırmanın, barışçıl gösterilerde orantısız güç kullanmanın, otobüs, ambulans, okul, bayrak, Atatürk heykel ve büstlerini yakmanın toplumsal barış ve huzura değil çatışma ortamına hizmet edeceğinin bilinci ve sorumluluğu ile davranmak, söylem ve eylemlerini buna uygun yapmak zorundadır.
Bugün herkes, her birey, bütün kurum ve kuruluşlar, özellikle de siyasi iktidar ve siyasi partiler dini ayrımcılık, mezhepsel ayrımcılık, etnik ayrımcılık temelinde siyaset yürütülmesi halinde Türkiye’nin de Irak ve Suriye gibi, Libya gibi, Mısır gibi olağanüstü yönetim biçimleri altına girebileceğini, toplumsal bölünmeler ve parçalanmalar yaşayabileceğini, geri dönüşü mümkün olmayan zararlar oluşabileceğini görmek ve bu duruma düşülmemesi için gereğini yapmakla yükümlüdür.
Çağdaş ülkeler aralarındaki etnik, dini, siyasi sorunları belirli demokratik yaklaşımlarla çözebilmekte, iç çatışmalara yol açmadan tartışabilmekte, var olan çatışmaları barışçıl bir şekilde sonuçlandırabilmekte, buna uygun mekanizmalar yaratabilmektedir. Demek ki bütün bunlar imkânsız değil, yapılabilir şeylerdir. Ülkemiz de Ortadoğu’daki gerici, mezhepçi, ayrımcı rejimleri değil modern, bilimsel, laik, çağdaş, eşitlikçi medeniyetleri örnek alarak, buna ilişkin demokratik mekanizmaları yaratmak zorundadır.
Bugün iki dünya savaşını onlarca cephede yaşamış ve bir imparatorluğun çöküşüne tanık olmuş ülke kurmuş bir tecrübenin “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünün hoş bir seda değil, aksine b sözün anlamının oldukça fazla hissedildiği bir gündür. Ülkeyi yönetenlerin bu şiarı ciddiye almamaları büyük sorunlarla yüz yüze gelmemize neden olmuştur. Yöneticilerin Türkiye’deki hukuki, demokratik, ekonomik, sosyal sorunlardan daha çok Suriye’deki ve Irak’taki demokrasiyi, eşitliği, kardeşliği sağlamayı kendilerine hedef edinmeleri; başka ülkelerin iç sorunlarına müdahaleci yaklaşımları dış politikamızı içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Bununla birlikte hukuki alanda belirli bir süreçte kaydedilen ilerlemelerden geri adım atılmaya başlanmış, devletin temel hak ve özgürlüklere uygunsuz müdahaleleri artmış, sosyal ve ekonomik alandaki görece ilerlemenin ibresi geriye dönmüştür. Bugün 6 ilde birden olağanüstü hal ilan edilebilmesi bir günde oluşmuş bir sürecin değil, bir birikimin sonucudur.
Herkesi, her bireyi, bütün kurum ve kuruluşları, devleti yönetenleri, siyasi partileri, sendikaları, dernekleri, tüm sivil toplum örgütlerini hem yurtta ve hem de dünyada BARIŞ’a, BARIŞÇIL SÖYLEM VE EYLEMLER’de bulunmaya davet ediyoruz”.
ARTUKLU HABER AJANSI-MERSİN
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55